Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart 12, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaban - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  Yaban Hakkında Bir paşa oğlu olan Ahmet Celal yedek subay olarak katıldığı I. Dünya Savaşı'nda bir kolunu kaybeder. Ahmet Celal bir kolunu kaybetmesinden ötürü büyük bir üzüntü duymaktadır ve bazı öğrenilmiş çaresizlikler içindedir. İstanbul'u İngiliz kuvvetlerinin işgal etmesi üzerine emireri Mehmet Ali'nin çağrısı ile Anadolu'nun Porsuk Çayı kıyılarındaki bir köye yerleşir. Ahmet Celal bu köyde Emine adlı bir kadını sevmeye başlamıştır. Fakat Ahmet Celal'in sevdiği kadın Mehmet Ali'nin kardeşi olan İsmail'in karısıdır. İlerleyen dönemlerde köyü Yunan kuvvetleri işgal eder. Köylü bu işgali umursamamaktadır. Yunan kuvvetleri köydeki evleri yakıp yıkarken köy ahalisi bazı şeylerin farkına varır. Ahmet Celal ise işgal altındaki köyden sevdiği kadın olan Emine ile kaçmak istemektedir fakat bir süre sonra bu ikili yaralanmıştır. Ahmet Celal ve Emine geceyi bir mezarlıkta geçirip sabah olunca da yola çıkmak isterler. Ahmet Celal, ağır yaralı ve kımıldayamayacak

Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali

  Kuyucaklı Yusuf Hakkında 1903 yılının yağmurlu bir sonbahar gecesinde Aydın'ın Nazilli ilçesinin Kuyucak köyünde bir karı kocanın öldürülmesi olayını soruşturmaya giden Nazilli Kaymakamı Salahattin Bey, anne babası gözleri önünde katledilmiş olan 9 yaşındaki Yusuf'u, evlatlık olarak alıp evine götürür. Salahattin Bey, kendisinden 15 yaş küçük olan Şahinde Hanım ile evlidir. Hem yaş farkı, hem de mizaç bakımından uyuşmazlık yaşadığı eşiyle zor yürüttüğü ilişkisi, Yusuf’u eve getirmesiyle daha da bozulur. Şahinde, kocasının eve getirdiği bu köylü çocuğunu sevmez ve benimsemez. Yusuf, evin küçük kızı Muazzez ile birlikte, karı koca arasındaki huzursuzluğun içinde büyür. Salahattin Bey'in, Yusuf’u eve getirişinden bir yıl sonra Edremit'e tayini atanır. Yusuf, evdeki karı koca kavgalarının getirdiği huzursuzluğa rağmen, Edremit’te mutlu bir çocukluk geçirir. 19 yaşına gelen Yusuf, bir bayram günü, kaymakamın kızı Muazzez'e kasaba eşrafından Hilmi Bey'in oğlu Şakir&

Tehlikeli Oyunlar - Oğuz Atay

  Tehlikeli Oyunlar Hakkında Baş kahraman Hikmet, hayatı yetersiz bulur. Halinden şikayetçidir ama işlerin düzelmesi konusunda hiç ümidi yoktur. Kendince bazı seyler düzeltmek için verdiği ufak çabaları da sonuçsuz kalır. Ruhsal bunalım yaşayan, uyum sağlamakta zorlanan Hikmet, yazarın da belirttiği gibi bir "tutunamayan" örneğidir. Yazar, Hikmet’i yaratırken birçok kaynaktan beslenmiş: William Shakespeare'in Hamlet'i ve İncil’deki kutsal üçlü (teslis) bunlardan ikisi. Hikmet, teslisteki İsa figürünü canlandırıyor. Tanrı ve Meryem Ana’yı çağrıştıran figürler de Hikmet’in aynı gecekonduda yaşadığı (ya da yaşadığını hayal ettiği) Albay ve Nurhayat Hanım karakterleri. Mekânın gecekondu olarak seçilmesi de tesadüf değildir. Kent kökenli olan Hikmet için gecekondu aykırı bir mekândır ve bunun yarattığı yabancılaştırıcı etkiyi, soyut iç dünya atmosferi yaratmak için kullanılır. Romanda yine Tutunamayanlar gibi iç konuşmalara oldukça sık rastlanır ve okuyucuya aktarılan Hikm

Dava - Franz Kafka

  Dava Hakkında Bir sabah ansızın tutuklandığını; ama normal yaşamına devam edebileceğini öğrenen Josef K., neyle suçlandığı bildirilmediği için önce bunu bir şaka sansa da, kısa sürede durumun ciddiyetini kavrar. Ancak ne mahkemeye çıkarılır ne de savcılarla görüşebilir. Çalıştığı bankada, kaldığı pansiyonda, gittiği yerlerde herkes, anlaşılmaz bir biçimde bu davadan haberdardır. Kaderin bir tür oyunuyla sürüklenir durur, savunma gücü yoktur, bir hiçtir o. Yavaş yavaş bir saplantı haline getirdiği davasıyla arasında hiçbir aracı bulunmadığını, kaçınılmaz bir biçimde bu davanın tam merkezinde kendisinin yer aldığını anladığında ise, cezasını beklemeye başlar. Aslında ortada gerçek bir dava da yoktur. Kafka'nın burada anlatmak istediği Bay K. zaten yaşam ya da dünya tarafından tutuklanmış; fakat bunun bilincine hiçbir zaman varamamış olmasıdır. "en önemsiz olaylarda bile, ufacık bir kuşku her zaman üzüntü verir ve bu durumda olduğu gibi kolayca engellenmesi mümkünse, bunu hemen

Acımak - Reşat Nuri Güntekin

  Acımak Hakkında Acımak, Reşat Nuri Güntekin'in 1928 yılında basılan kısa soluklu romanı. Eser küçük yaşta gördüğü kötü muamelelerden dolayı acıma duygusu olmayan bir öğretmeninin babasının vefatından sonra onun günlüğü okuyarak babası ve hayatı hakkındaki gerçekleri öğrenmesini konu alır. Zehra mektebin başmuallimidir. Yeni eğitim öğretimin bütün gereklerini yerine getirir, öğrencilerle bire bir ilgilenir fakat öğrencilerin yaptıkları yanlışları asla affetmez. İçinde hiç acıma duygusu hissetmez. Maarif Müdürü de Zehra'nın bu özelliğinden çok muzdariptir. Çeşitli zamanlarda uyarmış olmasına rağmen hiçbir değişiklik görmemiştir. Maarif Müdürü Tevfik Hayri ile Vekil Şerif Hayri Bey Zehra'nın okulunu ziyarete giderler. Şerif Hayri Bey Zehra'ya babasının hasta olduğunu, bu nedenle İstanbul'a gidip babasını görmesini ister fakat Zehra babasının olmadığını,o kişinin başka birisi olabileceğini söyler. İki gün sonra Maarif Müdürü'ne bir telgraf gelir. Zehra'nın bab

Korkuyu Beklerken - Oğuz Atay

  Korkuyu Beklerken Hakkında "Kahramanlar bir bakıma ait oldukları toplumların hatalarının, yanlışlıklarının cisimleşmeleridirler." (sf. 3) "Çaresizlik kendi kendini aşamamanın, durumunu değiştirememenin çaresizliğidir." (sf. 4) "Öleceğini hissediyordu. Peki ama neden? Bilmiyordu; duygunun şiddeti kalmıştı aklında sadece." (sf. 21) "Yalnız yaşayan insanların, kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır." (sf. 31) "Acaba iyi bir şey olacak mı? Hayır! dedim kendime. İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı ." (sf. 32) "Ne zaman vaktin var? dedi. Her zaman. Ona bu sözü söylemedim tabii. Her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz." (sf. 33) "düşünceye dayanmayan bir hüzün" (sf. 45) "Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi." (sf. 51) "Dünya, benim gibi insanlarla dolu mahallelerden meydana gelseydi, bir beton çölüne dönerdi. İnsanlığın ve insansızlığın yüz

Aylak Adam - Yusuf Atılgan

  Aylak Adam Hakkında Bir ismin bile çok görüldüğü C.’nin bir yıl boyunca başından geçen olayları anlatan kitap, dörde ayrılmış olup her bölümde farklı mevsimlerde C.nin yaşantısını ele almıştır. Babasından kalan emlaklardan aldığı kiralarla çalışmadan geçinebilen C., gününü kitap okuyarak, kahvehanelere, restoranlara, barlara giderek, film izleyerek, bol bol yürüyerek, sanat çevresinden arkadaşlarıyla sohbet ederek ve durmadan düşünerek geçirir… C., toplumla uyuşamayan, ataerkil yapıya ait olamayan, iki kişiden kurulmuş toplumların “en iyisi” olduğunu düşünen ve bu uğurda ‘gerçek aşk’ı arayan; huysuz, sıkılgan, mutsuz ve ‘aylak’ bir adamdır. Romanın konu edildiği bir yıl boyunca C.’nin başından iki aşk macerası geçer. İlkinde üniversite öğrencisi ‘süssüz, sade’ Güler’den umduğunu bulamayan C., yaz aylarında gittiği pansiyonda karşılaştığı eski sevgilisi ‘ressam ve kişilikli’ Ayşe ile de olaylı bir aşk süreci yaşar. Aylak Adam, aradığı ve tek tutamak olarak gördüğü gerçek sevgiyi, o ka

Tutunamayanlar - Oğuz Atay

  Tutunamayanlar Hakkında Selim Işık'ın intihar ettiğini öğrenen Turgut Özben, ihmal ettiğini düşündüğü arkadaşının geçmişinin izini sürmeye ve Selim'in tanıdığı insanlar aracılığıyla onu tanımaya çalışır. Her insana farklı bir yönünü gösteren Selim'in görüntüsü, Turgut'un bu insanlarla konuşması sonucu okuyucunun ve Turgut'un gözünde netlik kazanacaktır. Romanda birçok kişi vardır ama her biri aslında Selim'in hayatındaki kişilerdir ve tüm anlatılanlar Selim Işık'ı aydınlatır. Selim Işık, düşünen ve sorgulayan insanın simgesidir ve bu yüzden hayata tutunamamış ve bir tutunamayan olmuştur. "Hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu." (sf. 22) "Ölmek bile, kendilerine böyle bir görev verilenlerin işidir." (sf. 22) "Bütün gece uğraşmış olduğu bir konunun rüyasına girmemesi garip geldi ona." (sf. 23) " Hayat, düşünceleri tutan bir hapishanedir. " (sf. 23) " Biraz olsun dinlenseydin arada. Durmak bilmeyen kafan